Sayfalar

Pazartesi, Ekim 30, 2006

Tanrı menopoza girmiş, orta yaşlı, şen şakrak bir kadın

"Ben size bu hayatta anlam vermedim şekerim" diye söze başladı tanrı. Rakısından büyük bir yudum aldı. "Sizse onu bokunuzda arıyorsunuz." Ayrıca bu saçları değirmende ağarttım. Bugüne bugün bulaşık yıkamış değilim. O sizin işiniz. Çıkarken de ışıkları söndrümeyi unutmayın."

O sırada, başka bir yerde; neşter, neşe ve keder...
Neşe ve Keder siyam ikizleriydi. Bacım Saz'da müthiş sahneleri vardı, evlere şenlik. Ameliyata alıp neşteri vurduk; ayırdık Neşe ve Keder'i. O gün bugün ikisi de birbirini arar durur. Neşe kahkahalar ayıp dansetmeye başlamasın, Keder kafasını bir buzdolabına, bir mutfağın duvarına vurur da vurur. Keder günbatımında azıcık hüzünlense, teybe bir Zeki Müren takıp, iki damla gözyaşı dökecek olsa Neşe basar kahkahayı, gülmekten kırılır. Değil donunu toplamak, yan masalara salça olur, başa çıkamayız.

Bütün kasaba halkı lanet okur o neşteri vurduğumuz güne. Meydanda toplanırız, her kafadan bir ses yükselir, gene bir çare bulamayız. Neşe Keder'i, Keder Neşe'yi arar durur, bize rahat vermezler.

Hiç yorum yok: