Sayfalar

Çarşamba, Temmuz 07, 2010

icabı halimde hikmetsiz keramet

Acayip hissettikçe huzur bulmak için bir hayal kurup tekrar tekrar onu düşünüyorum. 16 yaşımdayım. Yüksel caddesinin ilerisinde, ilkokulun arka bahçesindeyiz. Toprak yere yatmış. Dilan ve Tolga yerde bir beton çıkıntısının üzerinde oturmuş usulca sohbet ediyorlar. Az tanıdığım iki kız ortalıkta koşuşturup gülüşüyorlar, sarhoş. Çocuk bahçesindeki demir tırmanma oyuncaklarından birinin üstündeyim. Demir halkalardan bu kulede halkalardan birinin içinden uzatmışım kollarımı, ayaklarım da aşağıda bir demir halkaya temas ediyor ama koltukaltlarımdan asılı duruyorum, sessizce izliyorum arkadaşlarımı. Nedense o zamandan çok ayrı, hayatıma bugünlerde girmiş bir şarkı çalıyor fonda. “Göğün durulmasını bekliyor ki, Yıldızlar görünsün./ Son hatırladığım avım, Dans eder gibi ve, Rüya durdu.” Bugünümdeki kayboluşumla ilkgençliğimde kaybolmak diye birşeyin olmadığı, sadece koşulsuz bir oluş içinde olduğum bir anı bir araya getirmek o kadar da icapsız değil belki. Hikmetsiz bir keramet içindeki boşluk duygusunu ancak böyle sindirebiliyorum şimdi.

Sona ©, dokuz temmuz'un icabı hali 2010

Hiç yorum yok: